19 Nisan 2024 Cuma
Anasayfa > HABERLER > 2015-2016 KAMU SEN GENEL MERKEZ TEMSİLCİLER KURULU TOPLANTIMIZ 1

2015-2016 KAMU SEN GENEL MERKEZ TEMSİLCİLER KURULU TOPLANTIMIZ 1

18.01.2016 14:57 12 14 16 18 yazdır
Şube Başkanımız Ahmet KANDEMİR'in de hazır bulundugu Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu Toplantısı, Antalya'da yapıldı.
2015-2016 KAMU SEN GENEL MERKEZ TEMSİLCİLER KURULU TOPLANTIMIZ 1

Türkiye Kamu-Sen'in Antalya'da düzenlediği "TEK ADRES" temalı  "TÜRKİYE KAMU-SEN BAŞKANLAR KURULU İSTİŞARE TOPLANTISI" büyük bir coşku ve heyecanla gerçekleştirildi.


Toplantıya  Osmaniye Şube Başkanlarından;

Türkiye Kamu Sen Osmaniye İl Başkanı ve Türk Eğitim Sen Osmaniye İl Başkanı Ahmet Kandemir,

Türkiye Kamu Sen Osmaniye İl Temsilciliği Üyesi ve Türk Yerel Hizmet Sen Osmaniye İl Temsilcisi Mustafa Demir,

Türkiye Kamu Sen Osmaniye İl Temsilciliği Üyesi ve Türk Ulaşım Sen Osmaniye İl Temsilcisi Ahmet Şanal,

Türk Büro Sen Osmaniye İl Başkan Beyazıt Aslan,

Türk Diyanet Vakıf Sen Osmaniye İl Başkanı Mehmet Demir,

Türk Tarım Orman Sen Osmaniye İl Temsilcisi Mehmet Gök,

Türk Haber Sen Osmaniye İl Temsilcisi Mehmet Pektuzlu,

Türk Enerji Sen Osmaniye İl Temsilcisi Ercan Polat,

Türk Kültür Sanat Sen Osmaniye İl Temsilcisi Fatih Rüştü Oktan,

Türkiye'nin dört bir tarafından istişare toplantısına gelen teşkilat yöneticilerimiz, 3 gün boyunca Türkiye Kamu-Sen'i gelecek günlere taşıyacak yeni yol haritalarını şekillendirmek üzere çalışmalarda bulundu.

Toplantı Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri Önder Kahveci'nin, açılış konuşmasıyla başladı. 


Öncelikli olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, şehitlerimiz ve Türkiye Kamu-Sen'e emek vermiş ve hakkın rahmetine kavuşmuş olan tüm yöneticilerimizin aziz ruhları için saygı duruşu ve okunan  İstiklal Marşının ardından 2015 yılı Türkiye Kuran okuma yarışması birincisi Hasan Çakmak'ın Kuran tilaveti ile eller semaya açıldı.

ÖNDER KAHVECİ: BU VATANI KİMSEYE BÖLDÜRMEYECEĞİZ


Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, 'TÜRKİYE KAMU-SEN BAŞKANLAR İSTİŞARE TOPLANTISI'nın hayırlı olmasını dileyerek, "Hem kamu çalışanları ve hem de ülkemiz iyi günler geçirmiyor. Ortaya koyduğumuz değer her şeyden önce vatanımız milletimizdir. Son dönemde ülkemiz adeta yangın yerine döndü. Bir bölgemizde yaşananlar hepimizce malum. Eli kanlı katiller bölge insanını mağdur ediyor ve ülkenin huzurunu bozuyor. Türkiye Kamu-Sen olarak bu çözüm sürecinin ihanet süreci olduğunu söyledik. Akiller bugün meydanda yoklar. Daha 2 gün önce bir grup akademisyenle grubu bir bildiri yayınlıyorlar. Bu bildirinin İçinde her şey var ama eli kanlı katillere terör örgütü diyememişler, o nedenle Türk ocağının başlattığı bizimde içinde bulunduğumuz vatansever Türk aydınları bildirisi var sizlerde bunu imzalayabilirsiniz.. Türkiye Kamu-Sen demek vatan, millet ve bayrak demektir. Bu vatanı kimseye böldürmeyeceğiz, bayrağımızı asla yere indirmeyeceğiz" dedi.

KONCUK:  TÜRKİYE KAMU-SEN MEMURLARIN "TEK ADRESİDİR"

TÜRKİYE KAMU-SEN BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISINA, katılımcıları selamlayarak başlayan Genel Başkanımız İsmail  Koncuk,  ülke gündemi ve çalışma hayatına dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Koncuk, "Ülkemiz güzel günler geçirmiyor, aklı başında olan insanların tüylerini diken diken etmesi gereken bir zaman dilimi yaşıyoruz. Kendilerini aydın diye tanımlayanlar bile sadece günü kurtarmak gayreti içindeler. "Bu çatı çökerse altında hepimiz kalırız" dedik. Görüyoruz ki, bu sütunlar çatırdarken buna omuz verenlerin sayısı da bir avuç. Onlarda Türkiye Kamu-Sen  içinde örgütlenmiş insanlardır.

Güneydoğu'da açık bir savaş yaşanıyor. Her gün asker ve polislerimiz yani canlarımız şehit oluyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Millet  olma özelliğimizi maalesef kaybediyoruz. Millet, tasada, sevinçte bir insan topluluğu demektir. Aynı şeylerle dertlenen, sevinen insanlardır millet, kan birliği değildir, budur. Biz buna inanıyoruz, elbette değerlerimiz, ölçülerimiz var ama esas olan budur. Millet olabiliyor muyuz? Milletimizin her ferdinin kendini sorgulaması lazım. Birilerinin evine ateş düşerken benim yerim neresi diye sorgulamalıdır herkes.

Bu yaşananların sorumluları belli ve sorumlular bu ülkede baş tacı oluyor. Bu kabul edilemez. Toplantımızın adı TEK ADRES? Sadece kamu çalışanlarının hak ve menfaatlerini savunmak için tek adres değil, ülkenin makus talihini yenmek içinde tek adres Türkiye Kamu-Sen'dir.

Biz Çözüm sürecini desteklemedik, sözde akil adamlık teklifini elimizin tersi ile ittik. Bu ihaneti unutamayız. Terör örgütü alenen silahlanırken buna göz yumana adına çözüm diyene yazıklar olsun. Terör örgütü, bu coğrafyadaki egemenlik hakkımı ortadan kaldırmak için ağır silahlarla silahlanacak, toprağa bombalar gömecek, emniyet, vali göz yumacak, böyle bir çözüm olamaz.

Türkiye bir savaş içinde,  biz Türkiye sevdalısıyız diyoruz. Bize düşen asker ve polisimizin verdiği mücadelede siyasi angajman ortaya koymadan desteklemektir. Bunu yapmaya devam edeceğiz, bunu yapmamız geçmiş hataları unutmak ya da affetmek anlamına gelmez. Unutmak yok olmaktır, tarih örnekleri ile doludur, unutmadan yolumuza devam edeceğiz. Sonuna kadar terörle ve teröristle bu mücadeleyi verenlerin yanında olacağız. Bu çerçevede akademisyenlerin bildirisine  karşı Türk ocaklarının Vatansever Türk Aydınları Bildirisini destekliyoruz. 1128 akademisyen kimin aydını? Bu akademisyenler Diyarbakır Çınar'da  öldürülen üç çocuk içinde bildiri imzalasınlar bizde onları alkışlayalım. Böyle aydınlık  olur mu? 7 Haziran'dan bu yana katledilen vatandaşlarımız ve askerlerimiz ne oldu? Başımıza ne geldiyse bu aydın geçinenlerden geldi.

KONCUK: ÖNÜMÜZDE İKİ YOL VAR, YA KÖHNEMİŞ ANLAYIŞA TESLİM OLACAĞIZ YA DA BURADA BİR YANLIŞ VAR DİYEREK MÜCADELE EDECEĞİZ!

"İçinde bulunduğumuz tüm zorlukları beraberce aşacağız" diyen Genel Başkan Koncuk, "Asla yanlışların tarafında olmayacağız" dedi.

"Mücadele içindeyiz, zorluklarımız var ama  karşımda olan insanlar bu teşkilatın ana nüvesini temsil eden insanlardır. Bir başarı var ise bu başarının sahibi bu insanlardır. İnsanın en kıymetli hazinesi adıdır. İsmimize leke sürmeyeceğiz. Bu işi başarıyla yapacağız, samimi olarak bütün hücrelerimizle tasdiklediğimiz bir emek ortaya koyacağız. Dava adamı gerekçe üretmez her şart altında mücadele eder, kendini başarıya götürecek yolları bulur, yol yoksa yol açar. Bu salonda bulunan tüm arkadaşlar bulunduğu mevkinin lideridir. Yol açmak gerekiyorsa yol açmak zorunda olan insanlarsınız. Ağlayacak makam değil ama dertleri olanların başvuracağı yer olmalıyız. İşte hala 450 bin üyemiz var dayatılan tüm şartlara rağmen. Allah'a şükür dimdik ayaktayız. Ben hepinizi kutluyorum, bu başarı sizindir.

Değerli arkadaşlarım, önümüzde iki yol var, köhneleşen bir sistem ve her geçen gün daha kötüye giden bir sistem, kokuşmuşluk her yeri sardı. Ya bu kokuşmuşluğun içine bizde gireceğiz,  buna dahil olacağız ya da "Bir yanlış var, bu gidişat iyi değil bu yok oluşa gidiştir. Bana düşen ne ise onu ortaya koyacağım" deyip mücadeleyi zirveye çıkaracağız. Üçüncü yol yok. İşte biz "Bu işte arıza var, müdahale etmem gerek" diyenlerdeniz.

Daha organize çalışacağız. Masa başı sendikacılığı yapmayacağız. İşte biz bunları yapmadığımız için farklıyız  şükürler olsun. Yanlışların tarafı olmadan yolumuza devam ediyoruz.  Hz. Peygamberimiz, bir yanlış var ise elinizle düzeltin, gücünüz yetmiyorsa dilinizle o da olmuyorsa kalbinizle buğz ediniz' diyor. İşte Türkiye Kamu-Sen  yanlışa eliyle, diliyle müdahale edenlerin bulunduğu yerdir. İşimiz elbette kolay değil ama bu zorluklar içinde bu mücadeleyi zirveye taşıyacağız" dedi.

KONCUK: PEMBE ADAMLARIN KIRMIZI ÇİZGİSİ OLMAZ!

Son günlerde devam eden iş güvencesi tartışmalarını da değerlendiren Genel Başkan İsmail Koncuk;

"Gözlerimizin içine baka baka iş güvencesini tartışıyorlar. Yıllardır Türkiye Kamu-Sen olarak bu konuya dikkat çeken tek konfederasyonuz. "İş güvencesiz bir ortam istiyorlar" diye yıllardır bağırıyoruz. Geçtiğimiz yıl 4 Nisan'da eylem yaptık "İş güvenceme dokunma" diye. Bazıları olayın yeni farkına varıyor, İş güvencesi kırmızı çizgimizdir"  diyorlar. Pembe adamların kırmızı çizgisi olur mu? Buradan ilan ediyorum, siyasi gücü verdiniz, buna saygımız var, kamu çalışanlarını uyarıyorum, sendikal gücüde iş güvencenizi kaldırmak isteyenlerin eline verirsen iş güvencen kalmaz, hakkın kalmaz.

Bir Türkiye Kamu-Sen var "Gelin mücadele edelim" diyen yanlışların önünde duvar gibi, sur gibi duralım diyen Türkiye Kamu-Sen var. Kamu çalışanları günü kurtarmak yerine geleceği düşünerek hareket etmeli. Türkiye'nin en aydın insanları dediğimiz kamu çalışanları günü kurtarmak için küçük menfaatlerle sendikal tercihte bulunmaya devam ederlerse devam ederlerse ne memurluk, ne iş güvencesi, ne düzenli çalışma hayatı kalır. Bu mücadeleyi verecek tek adres Türkiye Kamu-Sen'dir. Bu keyfiyet olmaktan çıkmıştır. Memleketin gidişatı bakımından milli bir Sivil toplum kuruluşu aranıyorsa yüzde yüz yerli ve milli Türkiye Kamu-Sen var. Bugünden tezi yok tüm memurlarımızın sendikal tercihlerini gözden geçirmeleri gerekir. Görevimiz insanlara bunu anlatmaktır. Hz. Peygamberimiz  umutsuzluğa düştüğünde Cenab-ı Allah kendisine "Sana tebliğ görevi verdik" diyor. İşte bizde bıkmadan, usanmadan anlatacak, tebliğ görevini yerine getirecek ve gönül huzuru duyacağız. Bunu tek başımıza değil, birlik ve beraberlik içinde yapacağız" dedi.

KONCUK: MEMURU MASADA SATMANIN BİR BEDELİ OLMALI

Konuşmasında enflasyon farkı oyununa da değinen Genel Başkan İsmail Koncuk, "2015 yılı için 0,9 enflasyon farkı aldık. Aylardır Türkiye Kamu-Sen olarak anlatıyoruz. Kitap, afiş, sunum., reklamlar hazırlattık. Böyle bir sendika olamaz, bu sendikanın varlığını kamu çalışanları reddetmelidir. Ne yapmışlar? 2013'te imzaladıkları metni değiştirmeseler 5 milyon insan yüzde 2,71 enflasyon farkı alacaktı. 2015  yılında bize verilmesi öngörülen yüzde 6,1'di. Şayet enflasyon bu rakamı aşarsa enflasyon farkı verileceği  hükmedilmişti. Bunlar 2015'te imzaladıkları toplu sözleşmede bu maddeyi değiştirmişler.

Oradaki maddeyi yıl içinde verilen kümülatif artışlar olarak yeniden düzenlemişler. Buna göre, yüzde 6,1'den hesap kesilmesi gerekirken yüzde 7,9'dan hesap kesildi. Toplam kayıp yüzde 1,8. Maaşlara yansıması aylık ortalama 50 TL yapıyor. Yapılan bu hata emekli maaşı ve ikramiyesine de yansıyor. Ayrıca  ek derslere, ölüm ve doğum yardımlarına, aile ve çocuk yardımına da yansıyor. Bir memur ve emekli sokağa çıktığında 1 TL'yi bile hesap ederek harcıyor ve şimdi bu hatayla ne yazık ki ayda 50 TL kaybediyor. Yani her ay bir hırsız elinizi cebinize sokuyor 50 TL alıyor. Ha cebinize hırsız dadanmış ha da birileri yanlış imza atarak dadanmış ne farkı var? Memurlar nezdinde bir bunun karşılığı olması gerekir. Bir karşılığı olsun ki, bundan sonra toplu sözleşme imzalayanlar neye imza attıklarını bilsinler. Geçtiğimiz günlerde KPDK toplantısında yüzlerine söyledim ama  inkar ediyor, dedim ki, "Yüreğin yetiyorsa burada bürokratlar var Bakan da var; uzman heyet kuralım, kim doğru kim yalan söylüyor görelim" Sesi soluğu çıkmadı.

Bu arada, toplu sözleşmeden çıkar çıkmaz, "4-C'liler de satıldı, ek ödeme konusunda mağduriyet yaşayacaklar" dedim. Mahkeme kararı ile 550 - 670 TL arası ek ödeme alan 4-C'liler bundan sonra 150TL alacaklar. Genel Başkanları , "Mahkeme kararı kazananlar karar doğrultusunda alacaklar" dedi. Çaya geldik, yağmur dindi. Kim doğru söylüyor, Maliyenin yazıları ortada. "Mahkemeyi kazananlara bile vermeyin" diyor Maliye. Bu insanlar bakımından meseleyi düşünün, aylık 520 TL kaybı var. Yıllık 6 bin TL'yi buluyor. Mahkeme kararı ile Maliye köşeye sıkışmış ama bir konfederasyon çıkıp toplu sözleşme imzalıyor ve hükümetin, Maliyenin elini rahatlatıyor, bu olur mu? Bu yanlıştır ve yanlışa yanlış demeye devam edeceğiz. Masada bu arkadaşlarımız da satılmıştır. Herkes bu yaşananları iyi etüt etmeli, alanlara inerek herkese anlatmalıdır. Bunu beraberce yapacağız.

KONCUK: TEMSİL ETTİĞİMİZ DEĞERLER, TAŞIDIĞIMIZ SORUMLULUKLAR, BİZLERE GÜVENEN YÜZBİNLER, UMUT BAĞLAYAN MİLYONLAR İÇİN BAŞARMAMIZ LÂZIM!

Velhasılıkelam "Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen" demiş atalarımız.

Doğu olan biziz. Bizim çizgimizde en ufak bir eğri, yolumuzda en küçük sapma yok.

Ne olursa olsun, iktidarda kim olursa olsun, biz doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz.

Bizi bu yoldan döndürmeye çalışanlar, önümüze engeller koyanlar olacak.

Düşmekten korkmayın.

Düşmemiz yolda olduğumuzun alâmeti; asıl ayağa kalkamamaktan korkun.

Her sendelediğimizde toparlanacağız.

Her düştüğümüzde, dimdik doğrulacağız.

Allah'ın izni ile o yolu bozukları, bir daha ayağa kalkmamak üzere yere sereceğiz.

Biz Türkiye Kamu-Sen olarak çok büyük bir camia, çok büyük bir gücüz.

Kaybetme, gerileme, yorulma, bezginlik gösterme lüksümüz yok!

Kader bize başarmak zorunda olduğumuzu haykırıyor.

Temsil ettiğimiz değerler, taşıdığımız sorumluluklar, bizlere güvenen yüzbinler, umut bağlayan milyonlar için başarmamız lâzım.

Her gün yeni bir hakkı budanan, boğazından haram lokma geçmemiş memurlarımız için başarmamız lâzım.

Ömrünün son deminde, evine ekmek götürmek için çöp toplayan emeklilerimiz için başarmamız lâzım.

Maden faciasından yaralı kurtulan ve "Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin" diyen temiz yürekli maden işçisinin hakları için başarmamız lâzım.

 "250 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor." diyen haberciye; "Endişelenme, biz de 27 bin kişilik kuvvetle onlara yaklaşıyoruz." diyerek bizlere Anadolu'nun kapılarını açan Sultan Alparslan'ın;

Peygamber Efendimizin (SAV) müjdesine erme lütfuyla şereflenen, gemileri karadan yürüterek çağ açıp çağ kapatan Fâtih Sultan Mehmed Hân ve O'nun "güzel askerleri"nin;

"Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa, mahvolsun daha iyidir! Öyleyse Ya İstiklal, Ya Ölüm!" diyerek yedi düvele meydan okuyan ve bu güzel Devleti bizlere emanet bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına sahip çıkmak için başarmamız lâzım.

Gabar Dağı'nda şehit düşen Piyade Onbaşı Kazım Aksoy'un,  3 yaşındaki ayakkabısız, yırtık çoraplı yavrusu Güneş için başarmamız lâzım.

Esen rüzgârlardan evladının kokusunu bekleyen şehit anaları için;

Secdede gözyaşlarına boğulurken; ""vatan sağolsun" diyen babalar için;

 "Baba" diye mezar taşlarına sarılan çocuklar için;

"Bak sevdiğim saçlarımı düz severdin, ben de düz taradım, sana geldim" diye şehidine koşan eşler için başarmamız lâzım.

Onlar ki;

"Haykırdılar? Can bölünmez, et tırnaktan ayrılmaz!

Bozkurt olup çakalları inlerinde bastılar.

En kudurgan namlulardan boşaltılan ölümü

Döşleriyle göğüsleyip, başlarıyla süstüler.

İtildiler, kakıldılar, dövüldüler, öldüler...

Lâkin düşen bayrakları burçlarına astılar.

Yaz yağmuru sağnaklardan, kırk ikindi gürleyip .

Şom ağızlı baykuşların seslerini kıstılar.

Ne dünyalık istediler, ne aferin umdular,

Ne kavgadan vaz geçtiler, ne gücenip küstüler. . .

Vatan, millet, din ve devlet, al sancaklar hakkına

Dar günlerin erkek arslan sesiydiler... Sustular! "

Biz var olalım diye, gençliğinin baharında solup gidenlerin, gencecik delikanlı çağında nefesi kesilenlerin, susanların emanetine sahip çıkmak için başarmamız lâzım.

Başaracak mıyız?

Başaracak mıyız?

Başaracak mıyız?

Allah sizden razı olsun!

Namus lekesi değil alnımda gördüğünüz,

Vurulmuşum, vurulup düşmüşüm güpe gündüz.

Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür,

Namert sürünmektense, erkekçe ölüşümdür.

Tevekkül Allah'adır zillete katlanılmaz!

Ya hayat ya ölüm! Bunun ötesi olmaz" diyerek sözlerini noktaladı.

"TEK ADRES" TÜRKİYE KAMU-SEN BAŞKANLAR KURULU İSTİŞARE TOPLANTISI  kişisel gelişim eğitimleri ardından sendikalarımızın iç bünyelerinde yaptıkları toplantılar ile tamamlandı.

 

Adnan ERBAŞ tarafından İletişim Eğitimi verildi.


Türk Eğitim Sen Şube Başkanlarımız ile ilgili istişare toplantısı yapıldı.






Türk Eğitim Sen Üniversite Şube Başkanlarımız ile YÖK ve bağlı kuruluşlar, üniversiteler, üniversite çalışanları ve KYK çalışanlarının sorunları ile ilgili istişare toplantısı yapıldı.





"TEK ADRES" TÜRKİYE KAMU-SEN BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ

14-17 Ocak 2016 tarihlerinde "Tek Adres Türkiye Kamu-Sen" teması ile gerçekleştirilen Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu İstişare Toplantısı'nda alınan görüşler doğrultusunda hazırlanan sonuç bildirgesini kamuoyunun ve kamu çalışanlarının bilgilerine sunuyoruz.

Yüzyıllar boyunca kahraman ecdadımızın ve evlatlarımızın canları ve kanları ile vatan yaptığı bu toprakları elimizden alıp, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının yok olmaktan kurtarıp bizlere armağan ettiği güzel Devletimizi bölüp, parçalayarak tarih sahnesinden silme amacındaki şer odakları, her türlü ihanete başvurarak faaliyetlerini ara vermeksizin sürdürmektedirler. Bu çerçevede son dönemde daha da artan terör olaylarından, can ve mal kayıplarından son derece rahatsızlık duymaktayız. Bölücü terör, yöre halkını ve güvenlik güçlerimizi hedef almakta, yurdumuzun dört bir yanına şehit ateşi düşmektedir. Vatandaşlarımıza ve güvenlik görevlilerimize karşı yapılan alçakça saldırılarla kardeş kavgaları çıkaran, sokakları savaş alanına çeviren; kan dökerek, can alarak ülkemizi bölmeyi amaçlayan hainlerin yakalanıp en ağır cezalara çarptırılması talebimizi bir kez daha yineliyoruz. Bu noktada huzurumuza ve birlikteliğimize darbe vurmaya yönelik her türlü eylemi şiddetle kınıyor, terör olaylarında hayatlarını kaybeden evlatlarımıza Allah'tan rahmet, şehit ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu olarak en son terörist de yok edilinceye kadar sürdürülecek uzun ve kararlı mücadele ile ülkemizin yeniden huzur ve güvenlik ortamına kavuşturulması noktasında gerçekleştirilecek her türlü operasyonda güvenlik güçlerimizin arkasında olduğumuzu ilan ediyoruz.  

Ancak ülkemizin içinde bulunduğu bugünkü açmazların temel sebeplerinden bir tanesinin, yaşanan bölücü kalkışmanın zeminin; iktidar sahiplerinin "Çözüm Süreci" adı altında teröristlerle yürüttüğü akıl ve izanla bağdaşmayan müzakere süreci olduğunun unutulmaması gerektiğinin altını önemle çiziyor, siyasi iktidarı yeniden teröristle müzakere etmeye tevessül etmemesi yönünde uyarıyoruz.

Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu olarak; Ortadoğu'da yeniden şekillenen devletler ve bölge üzerinde oynanan oyunlara baktığımızda, Türk milletinin varlık mücadelesi verdiğini gördüğümüz bu ortamda, vatandaşlarımızı hunharca katleden, güvenlik görevlilerimize, eşlerine ve çocuklarına kahpe tuzaklar kuran, ülkemizi adeta kan gölüne çeviren bebek katillerini görmezden gelerek, milletimize düşmanlık besleyen terör örgütü ve mensuplarını destekler nitelikte bir bildiri yayınlayan akademisyenleri kınıyor, gerçekle yakından uzaktan ilgisi olmayan bu talihsiz bildiriyi reddediyor, bildiriyi hazırlayan ve imzalayan bu sözde aydınları izana davet ediyoruz. Bu çerçevede bunların bildirisine karşı Vatansever Türk Aydınları Bildirisini destekliyoruz.

İktidar işbaşına geldiği günden bu yana, mesnetsiz gerekçeler üreterek kamu görevlilerimizin kazanılmış en önemli hakkı olan iş güvencesini kaldırmak istediğini ifade etmektedir. Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Hukukî açıdan ele alındığında ise, belirli bir toprak üzerinde yaşayan insan topluluklarının bir egemenlik anlayışı ve hukuku içinde bir siyasi iktidar altında örgütlenmesidir. İş güvencesi ise bir devletin varlığının ve hüküm sürdüğü topraklardaki egemenliğinin temsilcisi olan memurluk kavramının ayrılmaz bir parçasıdır. Memurların iş güvencelerinin ellerinden alınması demek, o devletin hâkim olduğu topraklardaki temsil kabiliyetini kaybetmesi ve kamu hizmetlerini özel sektöre, dolayısıyla küresel sermayeye devretmesi anlamına gelmektedir. Bu bakımdan memurluk ve memurların sahip olduğu haklar, yalnızca mesleki bir kavram olmaktan öteye,  devletin şeklini ve egemenliğini de belirleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.  Devletin olmazsa olmazı, kurucu unsuru olan egemenlik ve bağımsızlık unsurunun, yani devlet otoritesinin ülke içinde ve dışında vücut bulmuş hali ise memurdur. Bu nedenle memur; salt bir mesleki tanım olmaktan öteye, taşıdığı anlam itibarı ile devletin varlığının ve egemenliğinin temsilcisidir. Bu noktada memur ve devlet, birbirini tamamlayan ve tanımlayan iki unsurdur. Son dönemde Devletin asli ve sürekli görevlerinin hızla yaygınlaşmakta olan idari hizmet sözleşmeli, 4/B'li, 4/C'li, taşeron gibi adlar altındaki istihdam modelleri altında çalıştırılan personel eliyle gördürülerek düşük ücretli çalışan sayısının arttığı, iş güvencesini zayıflatıldığı gözlerden kaçmamaktadır. Bu bakımdan kamu görevlilerimizin iş güvencelerinin korunması Türkiye Kamu-Sen'in kırmızıçizgisidir.

İktidar, 2016 yılına ilişkin eylem planı içerisine kamu personel rejimini değiştirmeyi de dâhil etmiştir. Kamu görevlilerimiz kamu personel rejiminde değişiklik çalışmalarını birikmiş sorunlarının çözülmesi için bir fırsat olarak görmektedir. Ek ödeme, ek gösterge, özel hizmet tazminatı, emekli maaşları, sosyal yardımlar gibi ödeme kalemleri ile harcırahlar, atamalar, sicil ve disiplin hükümleri, yer değiştirme, görevde yükselme, hizmet içi eğitim gibi birçok konuda 1965 yılında kabul edilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, günümüz ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştir. Bu bakımdan Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu olarak sorunların çözülmesine "Evet", iş güvencesinin kaldırılmasına ya da zayıflatılmasına "Hayır" diyoruz.

İçinde bulunduğumuz yıl içerisinde kamu personel rejimi konusunda yapılması planlanan değişikliklerde kamu görevlilerimizin iş güvencelerine yönelik her hangi bir girişim, karşısında kamu görevlilerimizin çelikleşmiş iradesini ve Türkiye Kamu-Sen önderliğinde Türk tarihinin en büyük memur direnişini bulacaktır.

2015 yılsonu itibarı ile %10'a ulaşmış olan işsizlik, özellikle gençlerimizin korkulu riyası haline gelmiş ve %20'ler seviyesine yükselmiştir. 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nin TBMM Genel Kurulu'nda görüşüldüğü bu günlerde genç işsizliği azaltarak istihdam artışı sağlayacak politikaların belirlenmesi hayati bir önem kazanmış durumdadır. Bu bakımdan yetkililerin, her yıl lise, önlisans ve yüksekokul mezunu gençlerimizin istihdamına yönelik somut politikalar belirleyerek bir projeksiyon yapılmalı ve her yıl en az 300 bin yeni genç istihdamı sağlamak üzere bir hedef belirlenerek mali plan içerisine dâhil edilmelidir. 

Kamuda istihdam sisteminde ana eksen, aile bütünlüğünün korunması yolunda belirlenmeli ve üniversiteler dâhil olmak üzere kamuda her statüde istihdam edilen personelin herhangi bir şart aranmaksızın eş durumu, sağlık ve öğrenim özründen dolayı tayin talepleri dikkate alınmalı, atama ve yer değiştirmelere ilişkin çerçeve yönetmelikte uygun düzenlemeler yapılarak atama ve yer değiştirmelerde aile bütünlüğünün korunması sağlanmalıdır.

Aile birliğinin sağlanması için Türkiye Kamu-Sen'in toplu sözleşme görüşmelerinde sunduğu, kalkınmada öncelikli yörelerde görev yapan personele teşvik getirilmesini içeren teklif değerlendirmeye alınmalı, belirlenen bölgelerde çalışan personele %100'e kadar zamlı maaş ödenmesi esas alınmalıdır.

Bunu sağlamak için "Yer değiştirme suretiyle atama" ve "Memurların kurumlarınca görevlerinin ve yerlerinin değiştirilmesi"ni düzenleyen Kanun maddeleri değiştirilerek kamu görevlilerinin dengeli dağılımı sağlanmalıdır. Bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarında bütün kadroların görev tanımları tam ve eksiksiz olarak yapılmalı, kurumlar, her yıl belli bir dönemde kadro ihtiyacını il ve ilçe bazında ilan etmeli, buna bağlı olarak da Türkiye'de memur ihtiyacı duyulan yerler belirlenmelidir. Söz konusu il ve ilçeler, ihtiyaç durumuna göre 3 ya da 4 ayrı kategoride değerlendirilmeli, bu yerlerde görev yapacak personelin maaşları brüt maaşlarının %40, %60, %80 ve %100 fazlasıyla ödenmelidir.

Yer değiştirmelerde öncelik karşılıklı ve gönüllü yer değiştirme taleplerine verilmelidir. Eleman temininde güçlük çekilen il ve ilçelerde 5 yıldan uzun süredir görev yapmış olan memurların istekleri halinde başka yerlere atanmaları sağlanmalıdır. Bu il ve ilçelerde görev yapacak personele her yıl belirlenen kadro ihtiyacı kadar lojman, kreş ve servis imkânı sağlanmalıdır.

Ayrıca 657 Sayılı Kanunun 64. maddesi yeniden düzenlenmeli ve kalkınmada öncelikli illerde görevlendirilen personelin tamamı ve mecburi görevlendirme olup olmadığına bakılmaksızın anılan personelin bu bölgede görev yapan kamu görevlisi eşinin de kademe ilerlemesi teşvikinden yararlanması sağlanmalı, kademe ilerlemesi için öngörülen 2 yıllık süre 1 yıla indirilmelidir. Bu uygulama, kalkınmada öncelikli illerin yanında eleman temininde güçlük çekildiği tespit edilen yerlerde çalışan personelin tamamı için de geçerli olacak şekilde düzenlenmelidir.

Ne yazık ki, kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerini koruyup ilerletme misyonu ile kurulduğunu iddia eden bazı sendikalar, iktidara şirin görünmek ve sendikacılık yaparak değil de iktidarın nimetlerinden faydalanarak üye kazanmak uğruna kamu görevlilerimizin haklarının ellerinden alınmasına ses çıkarmamakta hatta göz yummaktadır. Sendikacılık olağan seyrine aykırı bir şekilde üye kazanarak yetkili hale gelen bu sendikalar, 2012 yılında toplu sözleşme düzenine geçildiğinden beri, 4688 sayılı Kanunun kendilerine tanıdığı geniş yetkilerden faydalanmakta ve toplu sözleşmeler yoluyla kamu görevlilerinin haklarını budayan metinlere imza atmaktadırlar.

2012 yılında gerçekleştirilen toplu sözleme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na Memur-Sen'in teklifiyle atanan akademisyen Hükümetin maaş artış teklifini kabul ederken, 2013 yılında yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde bu konfederasyonun memurların ve emeklilerin "enflasyon farkı" hakkının gasp edilmesine göz yumması ve yalnızca 123 liralık bir zammı kabul etmesi, memurların ve emeklilerin 2014 yılı enflasyonunun altında maaş zammı almasına neden olmuştur.

2015 yılı Ağustos ayında gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde 4-C'li personelin mahkeme kararı ile almaya hak kazandığı 560 TL tutarındaki ek ödemeler, brüt 158,25 TL'ye düşürülmüş, böylece belki de sendikacılık tarihinde ilk defa bir toplu sözleşme hükmü ile kazanılmış bir hak kaybedilmiştir.   

Son olarak 2013 yılında karar altına alınan 2015 yılına ilişkin enflasyon farkı hesaplaması değiştirilmiş ve memur ve emeklilerimizin maaşlarından %1,8'inin çalınmasına göz yumulmuştur.  Buna göre daha önce enflasyonun %6,1'i aşması halinde enflasyon farkı ödenmesi hükme bağlanmışken 2015 toplu sözleşmesi ile enflasyonun %7,9'u aşması durumunda enflasyon farkı ödenmesi kararlaştırılmış ve memur ve emeklilerimizin cebinden maaşlarının %1,8'i çalınmıştır. Memur ve emeklilerimizin ortalama kaybı aylık 50 lira, yıllık 600 lira olmuştur.

Türkiye Kamu-Sen, memurların ve emeklilerin toplu sözleşme ile kazanılmış bir hakkının Kanuna ve sözleşme mantığına aykırı bir şekilde değiştirilerek kamu görevlilerinin zararına yol açan maddenin yürütmesinin durdurulması amacıyla yargıya başvurmuştur. Dileğimiz ve beklentimiz, öncelikle Maliye Bakanlığı'nın bu haksız durumu ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme yapması, umudumuz yargı mensuplarımızın sağduyulu yaklaşımlarıyla, kamu görevlilerinin 25 yıllık sendikal mücadelesine darbe vuran bu yandaş sendikacılık anlayışının son bulması ve memur ve emeklilerimizin haklarının gaspına yol açan maddenin iptaline karar verilmesi yönündedir.

Kamu görevlilerinin atanmalarında, görevde yükselmelerinde, tayin ve terfilerinde tarafsızlık ve liyakat ilkelerinden vazgeçilmemesi; hak eden memurun hak ettiği göreve gelmesi; kamu kurum ve kuruluşlarında, çalışma barışının, birlik, dayanışma ve verimlilik artışının sağlanması için en temel gerekliliktir.

Kamu görevlilerinin yandaş, yandaş olmayan, bizden, bizden olmayan gibi ifadelerle fişlenerek ayrıştırılmasının, kadrolaşmanın, adam kayırmanın, kıyımın, haksızlığın, hukuksuzluğun son bulmasının; kamuda bir takım siyasi çevrelere yakın olmanın, çalışanın eğitim düzeyi, performansı ve kişiliğinin önüne geçmesinin önlenmesinin; kamu kurum ve kuruluşlarının idarelerinin tarafsızlığının sağlanmasının; adil bir sınav ve atama sistemi ile çağdaş bir yönetim anlayışının oluşturulmasından geçtiği bilinmeli, özellikle yönetici atamalarında yazılı sınava dayalı adil, şeffaf ve tarafsız bir sistem oluşturulmalı, kamuya personel alımlarında mutlak surette yazılı sınava itibar edilmeli, sübjektif değerlendirmelere açık sözlü sınav uygulamasından mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.

Toplumda adaleti sağlanmak ve toplumun tüm kesimlerine eşit yaklaşmak, bu ülkeyi idare edenlerin en temel yükümlülüğüdür. Bu bağlamda Sayın Başbakan ile gerçekleştirdiğimiz toplantıda da dile getirildiği üzere ayrımcılığa yer vermeyen, liyakate dayalı, hakkaniyeti öncelik alan bir kamu düzeni sağlanması konusunda, Sayın Başbakan'ı ve yetkilileri daha duyarlı olmaya ve bu konuda sorumluluğunun gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz.

Yargı, kişi hak ve özgürlüklerini yönetime karşı korumak, hukuk devletini gerçekleştirmek ve Anayasa'nın üstünlüğünü sağlamakla yükümlü bir organdır. Bu denli önemli işlevi bulunan yargının mutlaka bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Bağımsız yargı, demokrasinin gereği; hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin dayandığı nokta; temel hak ve özgürlüklerin garantisidir. Bağımsız yargı, adalete ve devlete güvenin yegâne aracıdır. Kuvvetler ayrılığı ise, iktidarın, çoğunluk diktatörlüğüne dönüşerek demokrasiye zarar vermemesi için sınırlandırılıp denetlenmesi ve bu yolla dengelenmesi esasını temel alır. Hukuk devleti kavramı bu amaçla geliştirilmiştir. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkesine dayanan, idarenin tüm işlemlerini yargı denetimine tabi kılan düzeni anlatmaktadır. İktidar gücü, yargı yoluyla sınırlandırılmakta, denetime alınmakta ve dengelenmektedir. Bu nedenle yargının, yasama ve yürütmeden bağımsız olduğu ve güçler ayrılığı ilkesinin Anayasal güvence altında alındığı unutulmadan, yargı kararlarına ve hukukun üstünlüğü ilkesine saygı gösterilmesi, Konfederasyonumuz Başkanlar Kurulunca, Devletimizin varlığı ve bekası için vazgeçilmez bir unsur olarak görülmektedir. Bu konuda iktidarı kamu görevlileri hakkında alınmış olan yargı kararlarına uymaya çağırıyor, eylemsizliğimizin yargı kararlarının uygulanacağı umut ve beklentisinden kaynaklandığını ifade ediyoruz. Türkiye Kamu-Sen'in, başta Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarımızda memurlar lehine alınmış yargı kararlarının uygulanmaması halinde her türlü eylemi gerçekleştirecek güce, iradeye ve kararlılığa sahip olduğunun bilinmesini istiyoruz.  

Bölgemiz I. Dünya Savaşının ardından yeni bir paylaşım mücadelesinin yarattığı depremlerle derinden sarsılmaktadır. Bu süreç sonunda bölgemizde birçok ülkenin sınırlarının değişeceği, bazı devletlerin yıkılacağı, yeni devletçiklerin türeyeceği aşikârdır. Çatışmaların artacağı bu dönemde içeride ve dışarıda milli politikalar üretmek, önümüzdeki yüzyılda, Türk milleti ve Devleti ile bu coğrafyada var olmamızın başlıca anahtarıdır.

Memurların iş güvencelerinin de yok edilmek istenildiği bu dönemde memur ve emeklilerimizin daha da ağırlaşacak şartlar altında ezilmemesi için doğru, dürüst ve gerçek anlamda sendikacılık ilkelerine sahip çıkan kuruluşların çatıları altında örgütlenmek son derece önemlidir. Bu bakımdan her şart altında milletin ve Devletin önceliklerini kendi menfaatlerinin üstünde tutacak siyasi ve sivil toplum kuruluşlarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır. Günün politik koşullarına göre görüş ve tavır belirleyen, memurların yanında olduğunu ifade etmesine rağmen her fırsatta haklarının ellerinden alınmasına yol açan uygulamalara geçit veren oluşumlar, hem siyasi, hem psikolojik, hem de ekonomik anlamda bu milletin üzerinde ağır bir yük oluşturmaktadır.

Gerek sosyo-politik olaylara karşı ürettiği milli politika ve çözümlerle gerek kamu görevlilerinin haklarının korunup geliştirilmesi noktasında gösterdiği direnç ve ortaya koyduğu mücadele ile gerekse temsil ettiği değerler ve misyon bağlamında gelecekte de ihtiyacımız olan milli duruşun yegâne sahibi olan Türkiye Kamu-Sen, Türk memurunun güvenle sığınabileceği TEK ADRES'tir.

 

Kamuoyuna duyurulur.

 

Saygılarımızla

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorinin Diğer Haberleri