ÖNDER KAHVECİ: VERDİĞİNİZ MÜCADELEDEN DOLAYI HEPİNİZİ KUTLUYORUM
Toplantının açılışında bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen Genel
Sekreteri ve Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, "Birileri
iktidarın nimetlerini kullanırken Türkiye Kamu-Sen zorlu bir mücadele
vermektedir. Bu mücadele analarımızın ak sütü gibi helal bir
mücadeledir. Sizler sendikacılığın nasıl yapıldığını son 13 yıldır
ortaya koyuyorsunuz. Verdiğiniz emekten dolay hepinizi kutluyorum. Bu
mücadelenin karşısında şapka çıkarıyor, saygı ile eğiliyorum. Türkiye
Kamu-Sen geçmişte vardı, bugünde var, gelecekte de var olacaktır. Geçmiş
iki yılı kaybettirenler bu masada yine oturacaklar. Farklı şeyler
beklemiyoruz ama biz Türkiye Kamu-Sen olarak yine oradayız. 2 milyon 600
bin kamu çalışanı bilmeli ki, onların hiç bir hak ve hukuku heba
olmasın diye mücadele vereceğiz. Genel Başkanımız İsmail Koncuk'un
tabiriyle "Memuru satanları ipliğinin pazara çıkaracağız" dedi.
KONCUK: AKİLLER BU MİLLETTEN ÖZÜR DİLEMELİDİRLER
Genel Sekreter Önder Kahveci'nin ardından kürsüye gelen Türkiye Kamu-Sen
Genel Başkanı İsmail Koncuk, tüm katılımcıları selamlayarak sözlerine
başlarken, son günlerde yaşanan terör olayları ve çözüm sürecinin
Türkiye'yi getirdiği noktayı sert bir dille eleştirdi. Koncuk, "Terörle
yine karşı karşıyayız. Terörün hepsi aynıdır, hedef ayırmadan
varlıklarını devam ettirmek için insan hayatına kıymaktan çekinmezler.
Son üç yıldır milletimize öyle bir tablo çizildi ki neredeyse terör
örgütünü dost ilan edenleri gördük. Bu süreci hatırlıyoruz, akil
adamların canhıraş gayretlerini gözlerinizin önüne getirin. Öyle
gafiller çıktı ki, bu sözde süreci "Hayvanlar anladı, bazıları anlamadı"
diyerek süreci reddedenlere yönelik hakaretler ettiler.
Peki bu süreçte ne oldu? Bu hesabı milletin her bir ferdinin çok iyi
yapması lazım. Terör bitecek, kucaklaşma başlayacak, örgüt silah
bırakacaktı ama üç yıldır alenen sürdürülen bu süreç bitmek üzere olan,
teslim bayrağını çekmek üzere olan terör örgütü için can suyu oldu.
Bugün örgütün geldiği nokta üç buçuk yıl öncesinin fersah fersah
üstündedir. Terör örgütü neredeyse bir bölgeyi tamamen kontrol altına
almış, siyasi hareketi ise yüzde 13 oy olan bir duruma gelmiştir. Bunun
müsebbibi kimlerdir? Yıllardır bu millete yalan söyleyenlerdir, gaflet
içinde olanlardır, buna inananlardır. Bizler bunu gördük ve yutturmaca
olduğunu, günü geldiğinde başımıza daha büyük bir bela olarak döneceğini
hep söyledik.
Hiç bir insanın elbette kahpece tuzaklarla öldürülmesini doğru bulmayız,
milletimizin genlerinde böyle bir şey yoktur. Bu vesileyle Suruç'taki
bu katliamı bir kez daha kınıyoruz. Hemen ardından Adıyaman, Şanlıurfa,
Kilis ve Diyarbakır'daki şehitlerimizi burada rahmetle anıyorum. Bu
sürecin artık aldatmaca olduğunu yaşayarak görüyoruz. İnşallah daha
büyük acılar yaşanmadan bir çözüm bulunur. Türk milletinin kendi öz
vatanında tehdit edilmesine göz yummayacağız. Her zaman bunu protesto
ederiz, bu ülkenin her yerinde eylemler yaparız, çocuklarımızın ve
ülkemizin geleceğine sahip çıkarız. Ancak, biz aklı selim galip gelsin
istiyoruz. Devlet gereğini yapsın, yöneticiler ve bunun müsebbipleri
çıkıp bu milletten özür dilesinler" dedi.
KONCUK: MEMURLAR NASIL BİR SENDİKACILIK İSTEDİĞİNE KARAR VERMELİDİRLER
Ağustos ayında yapılacak olan toplu sözleşme sürecini değerlendiren
Genel Başkan İsmail Koncuk, Türkiye Kamu-Sen'in yine memur ve
emeklilerin hakkını savunmak için masada çaba göstereceğini söyledi.
Koncuk, "Sizlerin de bildiği gibi 2013 yılında bir toplu sözleşme süreci
yaşadık ve rezalet bir süreçti. Toplu sözleşmenin imzalandığı ilk gün
"Memur ve emekli pazarlandı, 730 günümüz çalındı" dedim, hepsi bir bir
doğru çıktı. Mücadele eden biziz, eylemler yapan biziz, kayıplarımızı
karşılayın diyen biziz ama ne yazık ki birileri hala kendilerini
satanlara koşa koşa gitti. Memurlarımız nasıl bir sendikal yapı
istediklerine karar vermelidir. Bu gelinen noktada benim payım nedir
diye nefis muhasebesi yapmaları gerekir.
Artık deyin ki, yetkili konfederasyon ne yapıyor? Türkiye Kamu-Sen
mücadele ediyor, eleştirenler bizim yaptıklarımızı iyi takip etmelidir.
Sendikacılık çok farklıdır, sendikal mücadele siyasi iktidarlarla
büyüyen ve küçülen bir mücadele olmamalıdır. Bu hastalıklı, marazlı
sendikal anlayışı reddediyoruz. Ülkenin en aydın kesimi dediğimiz
memurlarımızın bu anlamda nasıl bir sendikal anlayış kök salmalı,
sendikalar nasıl mücadele vermeli, hükümetle ilişkileri hangi düzeyde
olmalı sorularını cevaplamaları gerekmektedir. Teslimiyetçi bir
anlayışla Türkiye'de sendikacılık da, mücadele de yapılamaz ve kaybeden
hep memur olur.
Tüm yaşananlara rağmen Türkiye Kamu-Sen halen 450 bin üyesiyle yoluna
devam ediyor. İstiyoruz ki, memuru temsil hakkı da Türkiye Kamu-Sen'de
olsun. Umarım bu yıl yapılacak toplu sözleşme 2013 yılında yapılan gibi
olmaz. Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge merkezimizin çalışmaları neticesinde
ekonomik ve sosyal taleplerimiz, hizmet kollarının talepleri hazırlandı
ve Pazartesi saat 10:30 da Devlet Personel Başkanlığı'na teslim
edilecektir. Bu ciddi bir çalışmadır. Türkiye Kamu-Sen tecrübeli bir
konfederasyondur, amacı sendikacılık yapmak olan Türkiye Kamu-Sen'in
talepleri bu ciddiyetle doğru orantılıdır.
Bizler oturduk "Eski hesabı kapatmadan yeni hesaba bakmayalım" dedik ve
2014 ve 2015 yılı kayıplarımızı hesapladık. "2014'de Bin TL, 2015 için
de Bin TL alacağımız var onu tahsil edelim" dedik ve "Bunu da dört eşit
taksitte istiyoruz" dedik. Yani toplamda oransal olarak yüzde 10
telafi zammı verilmesini istedik.
2016 zammı olarak da yüzde 6+6 verilmeli, en düşük dereceli ve en üst
düzey memur arasında ki makasın daraltılmasıyla amacıyla da taban aylığa
100 TL zam talep ettik.
Buna göre 2016 yılının birinci altı ayında yüzde 16 oransal zam, 100 TL
taban aylık artışı istiyoruz. Ayrıca 2014 ve 2015 yıllarından kalan 2
Bin TL alacağımızın 4 eşit taksitte ödenmesini talep ediyoruz. Toplamda
ise 2016 yılında yüzde 22 oransal zam, taban aylığa 100 TL zam
yapılmasını istiyoruz.
2017 de ise yüzde 10+10, 150 TL de taban aylığa zam talebimiz olacak. Bu
rakamlar akılcı ve bilimsel verilere dayanan rakamlardır. Bu rakamlar
elbette pazarlığa tabidir. Burada esas problem olan şey, 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Kanununun bir konfederasyonun yüceltilmesine yönelik
olarak yapılmış olmasıdır. Yetkili konfederasyonun Genel Başkanının
imzası neticesinde kendi sendikaları dahi itiraz etse bu bir anlam ifade
etmiyor. Dikensiz bir gül bahçesi istediler ve bunu yaptılar ama bunun
dikenleri var. Bakalım ne gibi taleplerle gelecekler toplu sözleşme
masasına? Gerçekten bir yetkili konfederasyon gibi mi, yoksa hükümeti
düşünen bir yaklaşım ile mi masaya oturacaklar hep birlikte göreceğiz.
Şayet masada 2014 ve 2015 kayıplarımıza yönelik bir vurgu yapmazlarsa,
"Bunların niyeti memuru ve emekliyi pazarlamaktır" diye bugünden ilan
ediyorum.
Diğer taleplerimiz Pazartesi günü sitemizde yayınlanacaktır. Bugün
burada hep birlikte bu süreç içinde ne yapılması gerektiği üzerine
konuşacağız. Ben bütün teşkilatımızı kutluyorum, bugüne dek yaşanan tüm
rezilliklere rağmen, Allah'a şükür geri adım atmayan bir durumda Türkiye
Kamu-Sen kale gibi duruyor. Bu teşkilatın geleceği önemli, o masada
olmamız önemli. Yüksek İstişare Kurulu toplantımız hayırlı olsun
diyerek açılış konuşmasını tamamladı.
Genel Başkan İsmail Koncuk'un ardından Türkiye Kamu-Sen il temsilcileri
sıra ile söz alarak toplu sözleşme süreci ve izlenecek yol haritasına
ilişkin görüşlerini ifade ettiler.
Yüksek İstişare Kurulu toplantısında il temsilcilerimizin yanı sıra
geçtiğimiz günlerde Türkiye Kamu-Sen çatısı altında faaliyetlerine
başlayan Türkiye Kamu-Sen Şehit ve Gaziler Komisyonu Başkanı Abdullah
Gazioğlu'da söz alarak bir konuşma yaptı. Gazioğlu, "Haziran ayı
itibariyle bu komisyonu oluşturduk. 5 kişilik bir komisyonuz. Temel
gayemiz şehit aileleri ve gazilerimize hizmet etmektir. Bu teklifi
sunduğumuzda Türkiye Kamu-Sen Yönetim Kurulu büyük bir teveccüh
göstererek bizlere kapılarını açtılar. Biz şehitlerimizin ailelerine ve
anılarına sahip çıkacağız. Gazilerimizin durumu da son derece üzücü. Bu
insanlar bu vatan için uzuvlarını feda ettiler, biz onlarında sorunları
için mücadeleye devam edeceğiz." dedi.
KONCUK: İNSANA ZULM EDENLERİN DEĞİL, SEVENLERİN GELECEĞİ VARDIR
İl temsilcilerimizin görüş, düşünce ve önerilerinin ardından toplantının
bitiminde kapanış konuşması için kürsüye gelen Türkiye Kamu-Sen Genel
Başkanı İsmail Koncuk, dile getirilen tüm tespitlerin Genel Merkez
tarafından dikkatle inceleneceğinin altını çizdi. Koncuk, "Görüşlerini
ifade eden tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu toplantılarımız
geleneğimizde her zaman var olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Burada dile getirdiğiniz tüm teklifleriniz bizler için çok önemlidir ve
hepsi ayrı ayrı değerlendirilecektir. İnancın, erdemin, faziletin
karşısında kimse duramaz. Bizim varlığımız davamızla, duruşumuzla,
inançlarımızla kaimdir. Onlar bitecek ama Türkiye Kamu-Sen hep var
olacaktır. İnsana zulm edenlerin değil, sevenlerin geleceği vardır.
Mücadelemize hız kesmeden devam edeceğiz" dedi.
Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla ilgili bir değerlendirmede de
bulunan Genel Başkan İsmail Koncuk, "AYM kararı meydandadır. Türkiye
hukuk devleti olma ilkesinden çok uzaklaştırıldı ve diktatörlüğe
gidiyordu. 7 Haziran'da aldıkları oy ile bu bir nevi durduruldu. AYM
kararı ile birlikte bu şarkının burada bitmeyeceğini bir kez daha ifade
ediyorum. Elimizden geleni yapacağız. Her bir arkadaşımızın Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru yapmasıyla ilgili hazırlıklarımız
başladı. Bu mesele nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gideceğiz. Bir
kanun çalışması tamamladık, diğer eğitim sendikaları ile görüştüm ve
herkes partilerle görüşecek bunu TBMM gündemine getireceğiz. Diğer
hizmet kollarında da kanun teklifleri gerekiyorsa bunun içinde gerekeni
yaparız" dedi.
Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare toplantısına katılan tüm katılımcılara
teşekkürlerini sunan Genel Başkan İsmail Koncuk, sözlerini;
Namus lekesi değil alnımda gördüğünüz,
Vurulmuşum, vurulmuş düşmüşüm güpe gündüz.
Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür,
Namert sürünmektense, erkekçe ölüşümdür.
Tevekkül Allah'adır zillete katlanılmaz!
Ya hayat, ya ölüm! Bunun ötesi olmaz" dizeleriyle tamamladı.